Archive

Archive for August, 2009

Psikoloji Sizin İçin Doğru Alan Mı?

August 29th, 2009 Comments off

Pek çok öğrenci, psikoloji alanının sadece klinik psikolojiyle yani çoğunlukla normal dışı davranışlar ve psikoterapi ile ilgili olduğunu düşünür. Ancak psikoloji, bir bilim ve uygulama alanı olarak deneysel psikolojiden, sağlık psikolojisine, sosyal psikolojiden, biyolojik psikolojiye kadar pek alt alanı kendisinde barındırır. Psikoloji alanında eğitim almak isteyen öğrenciler, ilgi ve beceri alanlarını belirlemelerine yönelik ve temel bilgileri barındıran dersler yardımıyla psikolojinin alt alanları hakkında bilgi sahibi olurlar. Bu eğitim, onların daha sonraki uzmanlaşmalarına ışık tutacak şekilde tasarlanmıştır.

Aşağıdaki küçük anket size, psikolojinin sizin için doğru bir alan olup olmadığı konusunda fikir vermekte yardımcı olabilir. Önce, 12 soruya yanıt verin ve sonra aşağıdaki değerlendirme paragrafını okuyun. Bu 12 soru, psikoloji eğitiminde başarılı olmuş öğrencilerin profillerinden çıkan ortak kavramları barındırmaktadır. Bu sorulara vereceğiniz cevaplar kesin olarak sizin olası başarınız hakkında tek başına yeterli olmayacaktır ama yine de eğer sorulara verdiğiniz Doğru yanıtı Yanlışlardan fazlaysa siz de bu başarılı öğrencilerin profili paylaşıyorsunuz anlamına gelmektedir.

Aşağıdaki sorulara Doğru ya da Yanlış şeklinde cevap veriniz.

01. İnsanların, yaptıkları şeyleri neden yapıyor olduklarını sıkça düşünürüm.
02. Bilim insanlarının, davranışsal çalışmalar sayesinde buldukları yeni çalışmaları okumaktan hoşlanırım.
03. Herhangi bir kişi, beni, yeterince kanıt olmadan herhangi bir konuda ikna etmeye çalıştığında oldukça şüpheci davranırım.
04. Davranışı ölçmek ve anlamlı farklılıkları belirlemek için istatistik kullanmak bana çekici geliyor.
05. Herhangi bir davranışı açıklamak için çoğunlukla birden fazla nedenin olduğunu düşünürüm.
06. Merak ettiğim davranışların nedenlerini açıklamak için araştırma fikirleri ortaya koyabileceğimi düşünüyorum.
07. Çoğu zaman çevremdekiler, onları dinlememi ve problemleri ile ilgili neler yapılabileceği konusunda fikir vermemi isterler.
08. Sorularıma cevap bulamazsam özellikle engellenmiş hissetmem.
09. Çoğunlukla detaylar konusunda dikkatliyimdir.
10. Öğrendiğim şeyler hakkında konuşmayı ve yazmayı severim.
11. Bulmaca çözmeyi severim.
12. Psikoloji eğitiminin, bana mezun olduğumda iyi bir iş olanağı sağlayacağı konusunda rahatım.

Kaynak: King, L. A. (2008). The science of psychology: An appreciative view. New York: McGraw-Hill.

Categories: Genel Tags: , ,

Yazma Stiliniz Değişiyorsa Bunu Dikkate Alın

August 28th, 2009 Comments off

Bilgisayar kullanımı son 20 yılda inanılmaz bir gelişme gösterdi. Eskiden sadece iş yerlerinde kullanılırken artık neredeyse televizyon gibi her eve girmeyi başaran bir teknoloji olma yolunda hızla ilerliyor. Bununla birlikte kullanım alanı da genişliyor. Artık kişisel mektuplarımızı bile e-posta yardımı ile gönderdiğimizi düşünecek olursa bilgisayarlara giderek artan bağımlılığımız kolaylıkla anlaşılabilir.

Vizer, Zhou ve Sears (baskıda) bu sık kullanımın özellikle ileriki yaşlardaki bazı problemlerin önceden belirlenmesi için yararlı olabileceği görüşündeler. Çünkü diğer pek çok davranış örüntüsü gibi bilgisayar kullanımız da (özellikle klavye kullanım stilimiz) zamana ve değişime karşı oldukça dirençli. Herkesin, diğerlerinden farklı, yazma hızı, tuşlara basma şiddeti ve sıklıkla yaptığı klavye kullanım ritüelleri var. Bu ilginç çalışmalarında, araştırmacılar ortalama 12 yıldır klavye kullanım deneyimi olan 24 gönüllü katılımcının bilgisayar klavyesini kullanım şekillerini araştırmışlar. Bilgisayarlarda olan bir program yardımıyla da bu kişilerin kullanım stilleri (harflere basma hızları ve şiddetleri, silme {delete}, geriye doğru silme {backspace}, büyük harf {caps lock}… vs.) kaydedilmiş. Çalışmanın ikinci aşamasında bu katılımcılar iki gruba bölünmüşler ve gruplardan bir tanesine çözülmesi için zihinsel matematiksek sorular sorarken diğer grup zorlayici fiziksel egzersiz çalışmalarında bulunmuş. Dolayısıyla birinci grup zihinsel olarak stres altına alırken, ikinci grup benzer bir stresi fiziksel olarak yaşamışlar.

Sonuçlar oldukça ilginç: Zihinsel stres altında kalan gruptaki kullanıcılar, daha çok tuşları kullanma ile ilgili farklılıklar yaşarken (örneğin daha fazla {caps lock} kullanmışlar), fiziksel egzersiz yapan gruptaki bilgisayar kullanıcıları dil tabanlı hataları daha fazla göstermişler (yanlış yazım gibi). Bu ilginç araştırmanın ana fikri kullanıcıların hataları kadar, zihinsel ve bedensel zorlamaların bilgisayarı nasıl kullandığını belirlediği. Diğer bir ifadeyle, örneğin, son 6 aydır yazarken tuşlara basma hızınız ya da süreniz geçmiş kullanım örüntünüze göre anlamlı bir farklılık gösteriyorsa, bu, dikkat edilmesi gereken bir zihinsel değişikliğe işaret edebilir. Özellikle demans gibi problemlerin önceden saptanmasında bu ufak uygulamanın işe yaracağı düşünülüyor. Tabii, bu tür bir değişikliği takip edebilmek için bilgisayarınızda sizin yazma stiliniz kaydeden ve bunu uzun süreden beri yapan bir programın olması gerekiyor.

Vizer, L.M., Zhou, L. ve Sears, A. (baskıda). Automated stress detection using keystroke and linguistic features: An exploratory study. International Journal of Human-Computer Studies.

Araştırmanın orijinali için burayı seçiniz.
Araştırmanın New Scientist dergisindeki özeti için lütfen burayı seçiniz.

Siyaset Psikolojisi Sertifika Programı

August 27th, 2009 Comments off

Siyaset Psikolojisi konusunda bir sertifika programı yürürlüğe sokmak henüz Psikoloji Bölümümüz kurulmadan önce de düşüncelerimizde vardı. Sadece konu ile ilgili olduğumuz için değil aynı zamanda özellikle ülkemizde siyaset psikolojisi kavramının Freud ve psikanaliz dışındaki perspektiflerle pek incelenmemesine duyduğumuz kızgınlıktan doğan bir istekti bu. Siyaset psikolojisi hem psikolojinin hem de siyaset biliminin kendi açılarından incelediği ortak bir alan konumunda olmasına rağmen bu alandaki piyasa uygulaması çoğunlukla bilimsel verilerle desteklenmiyor. Bu sertifika programının amacı, katılımcılara sadece uygulama anlamında değil bilimsel anlamda da siyaset psikolojisi ile ilgili temel eğitimi verebilmek olarak planlandı.

Sertifika Programında Ele Alınacak Konulardan Bazıları

– davranış ölçümü
– politik oyunlar
– kişilik
– liderlik ve motivasyon
– karar alma süreçleri
– iletişim ve çatışma çözme
– siyasi tarih
– tutum değişiklikleri

Programla İlgili Detaylı Bilgi

Amaç: Siyaset Psikolojisi Sertifika Programının amacı katılımcılara, insanlara özgü bir eylem olan siyasi davranışın farklı parametrelerini aktarmak ve bu parametreleri etkileyen davranışsal, zihinsel ve duygusal süreçleri çeşitli açılardan tartışmaya olanak sağlamaktır. Programda, bu alanda yapılmış uluslararası çalışmalara referans verilmekle birlikte, kültürel değişimler ve değişkenler de incelenecek konular içerisinde özellikle yer alacaktır. Kimler Katılabilir: Üniversite ya da dengi okul mezunları.
Kontenjan: 25 kişi
Tarih: 12 Ekim 2009 – 26 Kasım 2009 (81 saat)
Kayıt ve ayrıntılı bilgi: Başkent Üniversitesi Eğitim Danışmanlık Hizmetleri Merkezi, Bağlıca Kampusu, 06810 Ankara. Tel: 0312 – 234 1010 / 2113, Faks: 0312 – 234 1216, e-posta:
bedam@baskent.edu.tr

İlgili Bağlantılar

http://psy.baskent.edu.tr/progs/polpsy/index.htm
http://ispp.org/journal.html
http://ispp.org/

Eleştirel Düşünme ve Bilim Eğitimi

August 27th, 2009 Comments off

– Evrende, Dünya dışında yaşayan zeki varlıklar var mı?
– Zihinsel güç yardımıyla çatal ya da kaşık gibi madeni araçları bükebilir miyiz?
– Piramitleri kimler yaptı?
– Telepati gerçekten var mı?

Yukarıdaki soruların sayısını artırmak mümkün. Kuşkusuz önemli hatta çok önemli sorular bunlar. Ancak bu sorulara verdiğimiz cevaplar ya yetersiz ya da yanlış olacak kadar yeterli. Yetersiz, çünkü, gerçekte neler olup bittiğini bilmiyoruz. Fazla yeterli çünkü alternatif diğer açıklamalara bakmak istemiyoruz bile, duygusal olarak hoşumuza giden, inanmak istediğimiz ne ise onun peşinde koşuyoruz.

Öğrenci Merkezli Eğitim

Genel olarak üniversite eğitimiyle bağdaştırılmış “Bilim Eğitimi”, çoğu zaman tarihsel bilgilerden öteye geçmez. Aristotle, Plato, Freud vb. bilimcilerin kuramları, bakış açıları, denenceleri ve düşünceleri çok iyi bir şekilde öğretilir ama “Düşünme Eğitimi” ya da “Düşünme Egzersizi” gibi bir uygulamaya pek rastlanmaz. Genel öğreti; daha çok eğitici ya da eğiticiler tarafından doğru olarak öngörülen düşünme sisteminin öğrencilere benimsetilmesidir. Örneğin; genel psikoloji eğitiminde, eğitmen psikanalist bir yaklaşıma sahip ise bunu derse taşımaması hemen hemen imkansızdır ve de doğal bir süreçtir. Doğal olarak daha çok bilgi ve deneyim sahibi olduğu psikanalist yaklaşım konusunda kendini daha rahat hissedecek ve eleştirilere çok kolay yanıt verebilecektir. Yaklaşımların aktarılması söz konusu olduğunda zaten olması gereken bir süreçtir bu.

Peki öğrencinin rolü nedir? Klasik eğitim sisteminde öğrenci, katılımı olmayan bir alıcıdır. Eğitmenin aktardığı bilgi mutlak doğrudur, tartışmaya açık değildir. Aktarılan bilgiler kesindir ve değişmez. Bilgilerin sunumunda akıl yürütmeye gerek yoktur, ezberlenmeye hazır bir şekilde iletilirler. Eğitmen bir otoritedir, alanında söz sahibidir ve bir öğrencinin onun bilgisine yeni bir şey katması mümkün değildir. O, zaten her şeyi biliyordur. Önerilen modern eğitim sistemlerinin çoğunda, – örneğin; öğrenci merkezli eğitim (Titiz, 1998) öğrenci aktif bir rol üstlenir. Ezber yerine sorgulayarak öğrenme ön plandadır. Eğitimcinin görevi bilgileri tek tek iletmek yerine; eğitimi yönlendirmek ve bilginin sağlanması konusunda yol göstermektir. Bu sayede literatürde sıkça belirtilen iki olumsuz özelliğin yenilmesi öngörülür: (1) genel olarak bilim ve bilimsel çalışmadan duyulan memnuniyetsizlik ve (2) eğitmen-öğrenci arasındaki ilişkinin nitelik ve nicelik açısından yetersiz olması (Newman, 1998).

Öğrenci merkezli eğitimin yararlarını burada tartışmamıza gerek yok, fakat zor gerçekleştirilebilen bir özelliğini de belirtmeden geçmemek lazım. Öğrenci merkezli eğitim, adından da anlaşılabileceği gibi, öğrenciye büyük inisiyatif bırakır. Yani, en kısa tanımıyla öğrenci kendi eğitiminden sorumludur. Dersin hocası, ders kitabı, labaratuvar materyali vb. araçların tümü sadece yardımcıdır. Kulağa hoş gelen bu yaklaşım pratikte çok kolay çalışmıyor. Bunun belki de en büyük nedeni, öğrenci merkezli eğitim denemelerinin hala üniversite eğitimiyle ve üniversitelerde de sadece belirli derslerle kısıtlı kalması. Diğer bir deyişle, klasik eğitim sistemiyle “sindirilmiş” öğrencilere daha değişik bir model sunulduğunda, genellikle bu modelin çalışması konusunda güvensiz ve umutsuz oluyorlar. Klasik öğrenci tepkilerini bu tür bir eğitim modelinde de görmeniz çok olası, belki daha da fazla. “Neden bunu öğrenmek zorundayım?”; “Bunlar günlük hayatta işime yaracak mı?” ya da “Sınavda bunlardan da sorumlu muyuz?” şeklindeki tepkiler kolay kolay biteceğe benzemiyor. Ancak yine de bu modelin denenmesi gerektiğini düşünüyorum.

Eleştirel Düşünme

Klasik eğitim sisteminde yeri olmayan, öğrenci merkezli eğitim sisteminin ise doğasında olan fakat nasıl ortaya çıkarılacağı belirsiz bir konu eleştirel düşünme. Eleştirel düşünme, sanılanın aksine, olguların ya da bulguların sürekli eleştirilmesi ya da sürekli yanlışlamalar bulmak anlamına gelmiyor. Eleştirel düşünmeden kasıt; okunan, bulunan ya da söylenen bilgiler hakkında mutlak bir sonuca varmak yerine, alternatif açıklamalar olabileceğini de göz önünde bulundurmak. Matematik bilimi, öğrenciler açısından, genel olarak eleştirel düşünmeye olanak vermeyen bir bilim dalı olarak görülür. Matematiğin kuralları katı ve değişmezdir (?). Eleştirel düşünme sistemi, matematiğin kurallarına saldırmaz ya da kanıtı olmadan bu bulguları yerme iddiasında değildir. Ancak bu sistem; 3 X 3 = 9 kuralının bir değişmez olmadığını, sadece 10 ve üstü sistemlerde geçerli olduğunu bilir. Bu işlemin sonucu; 2’lik, 4’lük ve 8’lik sistemlerde birbirinden çok farklıdır.

Matematikten farklı alanlar ve özellikle de sosyal bilimler söz konusu olduğunda eleştirel düşünme belki daha da önem kazanıyor. Çünkü, sosyal bilimler sebep-sonuç ilişkilerini bulmak konusunda daha çok uğraşmak zorunda olan bilimlerdir. Değişkenlerin birbirleriyle olan ilişkisi bazen o kadar karmaşık olur ki, iki değişken arasındaki bir ilişkiyi kaybetmek işten bile değildir. Belirsizlik durumunda verilen kararların da daha çok sorgulanmaya ihtiyaç duyduğunu söylemek sanırım çok abartılı olmaz. Eleştirel düşünmenin asıl önemi, özellikle sosyal bilimlerde varolması gereken sorgulama yeteneğini öğrencilere anlatabilmektir. Bu tür bir yetenek sadece ders bazında dikkate alınmamalı, bir yaşam öğretisi olarak da görülmelidir. Eleştirel düşünme doğuştan gelen bir özellik değil, öğretilebilir anlatılabilir ve rahatça uygulanabilir bir sistem.

Carl Sagan (1995/1998), Hüseyin Batuhan (1993), ve Cemal Yıldırım (1988) gibi bilimcilerin yıllarca yakındığı sahte bilim saldırılarının önüne bu şekilde bir analitik/eleştirel düşünme sisteminin öğretilmesi ile karşı koyabiliriz.

Eleştirel Düşünmeye “Evet” Ama Nasıl?

Düşünme ya da özel olarak eleştirel düşünme öğretilebilir mi? Yıllardır klasik, sorgulamadan uzak düşünme sistemini öğretmeyi başarabildiğimize göre bu sorunun yanıtı “Evet!”.

1. Genel Yaklaşım Öğretisi: Eleştirel düşünme egzersizleri tek bir derse ya da konuya bağlı olmamalıdır. Genel bilim eğitiminin eleştirel düşünme tabanında verilmesi gerekir. Pratik olarak zor olsa da bu tür bir sistem tek bir eleştirel düşünme eğitiminin sağladığı yarardan daha fazlasını sağlayacaktır kuşkusuz. Matematik, fizik, kimya, biyoloji, psikoloji, sosyoloji, ekonomi ve daha pek çok ders eleştirel düşünme uygulamalarının yapılması için uygun platform sağlar. Problem, bu uygulamada görev alacak eğitmen ve öğrencilerin yeterli katkısının olup olmadığıdır. “Eleştirel düşünme sadece psikoloji biliminde geçerli ama biyolojide uygulanamaz” dediğimiz zaman genel bilim eğitimine bir darbe vurmuş oluyoruz.

2. Eleştirel Düşünme Dersi: Yukarıda anlatılan genel yaklaşım öğretisinin uygulamadaki zorlukları çok açık. Özellikle, üniversiteye gelen öğrencilerin lise eğitiminde genel olarak klasik yöntemler benimsemiş olmaları (özel okul olsalar bile) ve eğitimcilerin de genel olarak bu tür bir uygulamaya uzakta durmaları genel bir yaklaşım öğretisinin gerçekleşme olasılığını düşürüyor. Bu yüzden ikinci bir alternatif olarak eleştirel/yaratıcı düşünme dersinin öğrencilerle birlikte yürütülmesi faydalı olabilir. İdeal olarak bu tür ders ya da derslerin ilköğretimden itibaren eğitim programında yer alması gerekir ama biz şimdilik konumuz gereği üniversite eğitimi üzerinde duralım. Eleştirel düşünme konusunda verilebilecek herhangi bir dersin içeriğinde neler olacağı konusunda tam bir fikir birliği sağlamak çok kolay değil ama yine de aşağıdaki örnek, bu tür bir dersin kapsamı içerisinde neler olabiliceği hakkında ipuçları vermektedir:

Eleştirel Düşünme Modüler Uygulama Denemesi

1998-1999 eğitim yılı içerisinde Başkent Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi ve İletişim Fakültesi öğrencilerinin 1. sınıfta aldıkları Genel Psikoloji/Psikolojiye Giriş derslerinde eleştirel düşünme ayrı bir modül olarak sunuldu. Öğrenciler, öncelikle bilimsel düşünme ve araştırma yöntemleri konusunda, gerek sınıf içi uygulamalarda gerekse yaptıkları okumalarda bilgilendirildiler. Eleştirel düşünme pilot uygulaması olarak sınıfta yapılan egzersizler dikkate alındı. Yöntem oldukça basitti; her hafta öğrencilere basında ya da okudukları kitaplarda yer alan iddialar ya da görüşler sunuldu ve öğrencilerden bu olaya değişik bir açıdan bakarak diğer alternatif açıklamaları (eğer varsa) bulmaları ya da mantıksal eleştiriler yöneltmeleri istendi. Doğal olarak ilk denemeler öğrenciler için şaşırtıcı ve zorlayıcıydı. Genel tepkiler, “Yazılanları yalanlamamız mı gerekiyor?” ya da “Savunsak olmaz mı?” şeklindeydi.

Öğrencilere, eğer mantıklı buluyorlarsa iddiaları ya da görüşleri savunacakları da belirtildi. Öğrencilerin bu egzersizlerde verdikleri cevaplar açıkca söylemek gerekirse beklediğimden çok daha iyiydi. İşte birkaç örnek:

İddia: UFO’larla ilgili derneklerden birinin açıklaması: “‘2000 Yılında uzaylılar dünyamıza gelecekler.”

Cevaplar: (Öğrencilerin verdikleri cevaplardan seçmeler)

– “Kanıtlanmamış iki yargı aynı anda savunuluyor, 2000 yılında uzaylıların dünyamıza geleceklerini söyleyebilmek için öncelikle uzaylıların varlığını ispatlamış olmamız gerekiyor.

– “Neden 2000 yılı? Uzaylıların 2000 gibi önemli bir yılda dünyaya geleceklerini söylemek, onların da (eğer varlarsa) 2000 yılına aynı önemi verdiklerini gösteriyor sanırım. Onlarda mı miladi takvimi kullanıyor?”

Not: Şu anda 2003 yılındayız ancak henüz uzaylıların ziyaretine tanık olabilmiş değiliz :).

İddia: Kasparov’un satranç maçında Deeper Blue’ya yenilmesi aslında insan zekasının yapay zekaya olan yenilgisidir.

Cevaplar: (Öğrencilerin verdikleri cevaplardan seçmeler)

– “Evet bu bir yenilgidir ama çok normal bir yenilgidir; satranç maçlarında bir silah olarak kullanılan psikolojik etkenler Deeper Blue’ya doğal olarak işlememiştir. Deeper Blue, sinirlenmemiş ya da üzülmemiştir.”

– “Benim hesap makinem benden daha hızlı ve daha kolay aritmetik işlemler yapabiliyor. Benden daha mı zeki?

– “Deeper Blue hayali bir şey değil. Bir mühendis grubunu programladığı ve satranç için her türlü bilginin kodlandığı bir makine. Bir insan ürünü. Bu yüzden yine insan insanı yendi.”

Bu örnekleri artırmak mümkün. Ortak sonuç, öğrencilerin sorulduğu zaman eleştirel düşünmeyi çok rahat yapabildikleri; diğer bir deyişle öğrenciler yetenek olarak eleştirel düşünmeye açık fakat bunun bir refleks haline getirilmesi için mutlaka bu düşünme kaslarının çalıştırılması lazım. Ancak o zaman yeni nesil doktorlar tedavi edecekleri hastaları üfürükçülere göndermezler ya da belediyeciler su sorununa yağmur duası dışında yöntemler arayabilirler.

Kaynakça:

Batuhan, H. (1993). Bilim ve şarlatanlık. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları.
Newman, J.H. (1998). Reapprochment among undergraduate psychology, science, mathematics, engineering, and technology education. American Psychologist, 53(9), 1032-1043.
Sagan, C. (1995/1998). Karanlık bir dünyada bilimin mum ışığı. İstanbul: Tübitak – Yapı Kredi.
Titiz, M.T. (1998). Ezbersiz Eğitim “Yol Haritası”. Ankara: Beyaz Yayınları.
Yıldırım, C. (1988). Matematiksel düşünme. İstanbul: Remzi.

Bu yazı PiVOLKA’nın basılı sürümüyle aynıdır. Kaynak göstermek için:
Kökdemir, D. (2003). Eleştirel düşünme ve bilim eğitimi. PiVOLKA, 2(4), 3-5.

Edward Chace Tolman ve Bilişsel Davranışçılık

August 26th, 2009 1 comment

Edward Chace Tolman’ın Hayatı

Tolman, 14 Nisan 1886 tarihinde Newton, Massachusetts’de doğdu. İyi halli bir İngiliz ailesinin üçüncü çocuğu ve ikinci oğludur. Tolman’ın babası, Massachusetts’de bir imalat şirketinin başıdır. Püriten mezhebine mensup baba, çok çalışma ve üstün performans gibi Püriten ahlak anlayışının ilkelerini benimsemiştir ve oğulları Richard ile Edward’ın da bu aile şirketinde aynı ahlak anlayışı ile kendisinin izini sürmelerini istemiştir. Bu konuda, Kuveykır mezhebine mensup eşi tarafından da cesaretlendirilmiştir ve ayrıca sosyal reform konusu ile de ilgilenmektedir. Tolman’ın annesi, çocuklarına kendi Kuveykır değerleri olan sade yaşam ve büyük düşünmeyi aşılamaya çalışan sıcak ve koruyucu bir insandır.

Tolman ailesinin iki erkek çocuğu da anne babalarının isteklerinin aksine akademik alanda ilerlemeyi tercih etmişlerdir. İkisi de matematik konusunda başarılıdır ve yine her ikisi de deneysel ve kuramsal kimya üzerinde çalışmışlardır. Richard, doktora derecesi alarak iş hayatına atılmaktan ve bir fizikçi olmaktan kaçınmıştır. Kariyeri, Los Alamos’ta atom bombaları üzerine bir projede Robert Oppenheimer ortaklığı ile doruk noktasına ulaşmıştır. Edward ise William James’in çalışmalarını okumuş ve Harvard’a transfer olmuştur. Burada felsefe ve psikoloji üzerine çalışan Edward, bu arada Gestalt Psikolojisi ile de ilgilenmiş ve bir yaz dönemini, bir Gestalt psikoloğu olan Kurt Koffka ile birlikte Almanya’da geçirmiştir.

Tolman’ın tezi (Ph.D. 1915), geriye dönük ket vurma (retroactive inhibition) üzerine bir çalışmaydı. Edward Chace Tolman 1915 yılında Northwestern Üniversitesi’nde ders vermeye başladı. Savaş konusu çerçevesinde yazdığı ve bir öğrenci yayınında yer alan makalesi, 1918’de buradan ayrılmasına neden oldu. Bunun üzerine Tolman, kariyerinin devamını burada sürdüreceği California Berkeley Üniversitesi’ne geçiş yaptı. II. Dünya Savaşı’ndan hemen önce, Hilgard ile birlikte, iki San Francisco’lu psikanalistin liderliğinde gerçekleşen ve resmi olmayan bir seminere katıldıktan sonra, “Savaşa Yönelik İtkiler” (Drives Toward War) isimli küçük bir motivasyon kitabı yazdı. Savaş boyunca da, Henry Murray ile birlikte Washinton’da Stratejik Hizmetler ofisinde çalıştı. Tolman savaştan sonra da pek çok onur ödülüne layık görüldü ve 19 Kasım 1959’da vefat etti. (http://www.sonoma.edu/users/d/daniels/tolman_lecture.htm)

Tolman’ın Bilişsel Davranışçılığı (Cognitive Behaviorism)

Edward Tolman, sistemini doğru bir davranışçılık olarak tanımlamaktadır; çünkü odak noktası, bilinç yerine davranıştır ve içgörü yerine nesnel gözlemdir. Ayrıca yine söz konusu sistemini, Watson’ın birimsel davranışçılığının (molecular behaviorism) tersine bütünsel davranışçılık (molar behaviorism) şeklinde nitelendirmiştir. “Bütünsel” (molar) terimi ile gündelik yaşamda her gün gözlemlenebilen bir çeşit küresel davranıştan bahsedilmektedir. Tolman, davranışın akla yatkın, mantıklı bir bilimsel araştırma konusu olduğuna inanmıştır. Dolayısıyla, davranışı psikolojik süreçlerle ilişkilendirmek elbette saygıdeğerdir; ancak ayrıca bir bilimsel saygınlık getirmez (Viney ve King 1998).

Tolman sistemini “Amaçlı Davranışçılık” (Purposive Behaviorism) olarak adlandırmıştır. İnsan ve hayvan davranışının en çok göze çarpan önemli özelliklerinden biri, amaca yönelik olmasıdır. Bunun yanı sıra söz konusu bu amaçlar bilimsel analizlerin konusu olabilir (Hulse, Egeth ve Deese, 1987).

Tolman’a göre; bütünsel davranış (molar behavior) amaçsal niteliğe sahiptir ve ayrıca bilişsel ve uysaldır (docile). Bu iki terim bütünsel davranışı, değişmez, dönüşlü (reflexive) mekanik davranışlardan farklı kılar. Bütünsel davranış, reflekslerden farklıdır. Temel farklılık, bütünsel davranışın kalabalık nedenlere dayanmasıdır; öğretilebilir niteliğe sahiptir. “Öğretilebilir” terimi, anlam bakımından Tolman’ın uysal terimine (docile) yakındır. “Bilişsel” (cognitive) terimi ise; ayırt etme, yer/konum bulma, neyin neye rehberlik ettiğini anlama ve form beklentisi becerilerini ifade etmektedir (Viney ve King, 1998).

Ara Değişkenler (Intervening Variables)

Edward Tolman, canlı organizmaların, davranışlarına pusula görevi gören anlamlı psikolojik kavramları tanıdığını öne sürmüştür (Schultz, 1960). Başka bir ifadeyle, basit uyaran – tepki ilişkisini tatmin edici bulmamıştır. Psikolojik süreçler, uyaran ve tepki arasındaki ilişkiye müdahale eder ve davranışı ortaya çıkartır, davranışa anlamlı olarak bağlanmıştır. Ara değişken (intervening variable) ifadesi; davranışı yönlendiren ve çevresel uyaran ile gözlemlenebilen tepkiler arasında arabuluculuk eden psikolojik süreçleri tanımlamaktadır (Viney ve King, 1998). Ara değişken örnekleri; bilişleri, beklentileri, amaçları, varsayımları ve istekleri kapsar.

Örneğin beklentiler: Tolman’a göre bir beklenti, her bir başarılı tepkiyi bir ödül takip ettiğinde ortaya çıkar. İnsanlar ve hayvanlar, tepkiler ve çevresel uyaranlar arasında düzenli ilişkilerin olduğu her zaman beklenti oluştururlar (Viney ve King, 1998). Bir beklenti bir kere ortaya çıktığı zaman, davranışın yön bulmasında ve kontrolünde rol oynar.

Gizil Öğrenme (Latent Learning)Şekil 1. Tolman'ın fareler için yaptığı labirent düzeneği

Tolman ve Honzik’in 1930 yılında yaptıkları bir deneyde, farelerden oluşan bir gruba, bir labirent içerisinde her bir başarılı koşuyu takiben yiyecek ödülü verilmiştir. On gün boyunca devam eden bu işlemde, koşunun hızı çabucak artmıştır ve hataların sayısı da azalmıştır. Farelerden oluşan ikinci bir grup için ilerleyecekleri labirente herhangi bir yiyecek yerleştirilmemiştir (bkz., Şekil 1). Labirentte her gün zaman harcadıktan sonra, bu gruptaki fareler labirenti dolaşmışlar ve daha sonra da kafeslerine geri dönmüşlerdir.

Bu grubun koşu hızında ve hata sayısında herhangi bir gelişme görülmemiştir. Bu noktada, ödüllendirilen grupta öğrenmenin gerçekleştiği ve ödüllendirilmeyen grupta ise öğrenmenin gerçekleşmediği sonucuna varılabilir. Ancak bu yönde bir yorum, açıkça yanlış olacaktır. Çünkü yiyecek koyulmayan gruptaki fareler de labirenti öğrenmiştir, sadece bunu bildiklerini göstermek için bir nedenleri yoktur. Dolayısıyla, Tolman ve Honzik, daha önce ödüllendirilmeyen bu ikinci gruptaki fareler için labirentteki ödül kutusuna yiyecek bırakmışlardır. Bu gruptaki farelerin hızlarında ve hata sayılarında hızlı bir değişme gözlenmiştir. Çünkü ödüllendirilmemiş denemeler / tekrarlar esnasında gizil öğrenme (latent learning) gerçekleşmiştir (Viney ve King, 1998).
 
 Tolman, farelerin mekansal ilişkileri öğrendiklerini ve hatta labirentin bilişsel haritasını (cognitive map) geliştirdiklerini belirtmiştir (Tolman, 1922; 1948). Pekiştireç motivasyonu etkiler ve bu nedenle performansı da. Ancak öğrenme kendi başına bağımsız bir süreçtir. Pratik amaçlar için pekiştireç kullanırız çünkü motivasyon üzerinde önemli bir rolü vardır.

Deneysel Sönme (Experimental Extinction)

Sönme (extinction), büyük oranda beklentilerdeki değişiklikler nedeniyle ortaya çıkar. Tepkinin gücü, koşullu uyaran bir işaret (sign) olarak hizmet etmeye devam ettiği sürece yüksektir. Uyaran artık daha fazla işaret olarak değer sahibi olmadığı zaman, beklentiler ve dolayısıyla tepkiler de değişir. Tolman’ın kuramına göre bu, eğer bir organizma bir işaretin artık bir pekiştirece klavuzluk etmeyeceğinin kesin olarak farkındaysa sönme gerçekleşir ve bu sönmenin nedeni, organizmanın artık o davranışa ihtiyacı olmamasıdır (Viney ve King, 1998).

Sonuç

Edward Chace Tolman, ‘öğrenme’ ve ‘motivasyon’ alanlarında önemli çalışmalar yapmış Amerikalı bir bilim adamıdır ve psikoloji alanına birçok önemli katkıda bulunmuştur. Clifornia Berkeley Üniversitesi’nde çalışırken ortaya attığı “Öğrenmenin Bilişsel Kuramı” (Cognitive Theory of Learning) ile kendi davranışçı ekolünü geliştirmiştir. Tolman; öğrenmenin, organizmanın çevresi hakkındaki bilgi ve bilişleri ve bunlarla kendi arasında nasıl bir ilişki kurduğu ile ilgili olarak gerçekleştiğini söylemiştir. Tolman’ın bu kuramı, Thorndike ve Hull’ın öğrenmenin sıkı bir uyaran – tepki eşleşmesiyle gerçekleştiğini öne sürdükleri kuramlarının karşısındadır.

Öğrenme konusunda çalışmak için Tolman, fareler üzerinde araştırmalar yapmış ve çeşitli klasik fare deneyleri gerçekleştirmiştir. En çok bilinen çalışmalarından bir tanesi de labirentte ilerlemeyi (maze running) içermektedir. Ayrıca farelerin karmaşık labirentler içerisinde yollarını öğrenmelerinde, pekiştirecin oynadığı rol üzerinde de durmuştur. Söz konusu bu deneyler, belirgin bir ödülün olmadığı durumlarda gerçekleşen öğrenme olarak ifade edilen “Gizil Öğrenme Kuramı”nın ortaya çıkmasına neden olmuştur.

Edward Chace Tolman, kırk yılı aşkın bir zaman süresince psikolojide ve özellikle de öğrenme alanında hatırı sayılır bir etki bırakmıştır -ki etkisi bugün bile halen hissedilmektedir. Tamamen entegre kuramsal sistem geliştirmesindeki hatası nedeniyle eleştirilmiştir. Bazı kişiler, onun, davranışı bilişsel durumlar gibi daha örtülü, gizli işlevlerle layıkıyla ilişkilendirmede başarısız olduğunu düşünmektedir. Bunun yanı sıra Tolman’ın kullandığı dil de oldukça öznel ve zihinsel bulunmuştur (Schultz, 1960). Öte yandan Tolman, öğrenme konusunda birçok önemli araştırma başlıkları ortaya atmıştır ve psikolojiye “ara değişken” (intervening variable) ve “bilişsel harita” (cognitive map) kavramlarını kazandırmıştır (Schultz, 1960).

Tarihlerle Tolman

1886 Newton, Massachusetts’de doğdu.
1911 Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nden Elektrokimya alanında lisans derecesini aldı.
1911 Felsefe ve psikoloji öğrencisi olarak Harvard Okulu’na girdi.
1912 Doktora derecesi için Almanya’nın Giessen kentine gitti; Gestalt Psikolojisi ile ilgilenmeye başladı.
1912 Hugo Munsterberg and Langfeld ile birlikte “anlamsız hece öğrenmesi” (unsense syllable learning) üzerinde çalıştı.
1915 Geriye dönük ket vurma (retroactive inhibition) üzerine hazırladığı tezinden sonra Harvard Üniversitesi’nden doktora derecesi aldı.
1915 Northwestern Üniversitesi’nde ders vermeye başladı.
1918 Bir öğrenci yayınındaki barışçı makalesi nedeniyle Northwestern Üniversitesi’nden ayrılmak durumunda kaldı.
1918 California Berkeley Üniversitesi’nde ders vermeye başladı.
1923 Gestalt Psikolojisi üzerinde çalışmak için Almanya Giessen’e geri döndü.
1930 Farelerle labirent deneylerinde ödülün ve pekiştirecin rolleri üzerinde çalıştı.
1932 “Hayvanlarda ve İnsanlarda Amaçlı Davranış” (Purposive Behavior in Animals and Men) kitabını yazdı.
1937 APA’ya başkanlık etti.
1940 “Lewin’s Society for the Psychological Study of Social Issues” başkanlığı yaptı.
1942 Savaşa yol açan insan itkilerini anlamak hakkında “Savaşa Yönelik İtkiler”i (Drives Toward War) yayınlandı.
1946 Tolman’ın gizil öğrenme deneyleri ve teorisinin diğer yaklaşımları, Spence ve Lippitt tarafından eleştirildi.
1949 Öğrenme motor becerilerinin ve problem çözmenin farklı kanunlar tarafından yönetildiğini belirttiği “Bir Çeşit Öğrenmeden Daha Fazlası Var”ı (There is More than One Kind of Learning) yazdı.
1949 California Berkeley Üniversitesi tarafından empoze edilen bağlılık yeminini imzalamayı reddetti.
1957 Üstün bilimsel katkılarından dolayı APA ödülüne layık görüldü.
1959 California Berkeley Üniversitesi’nce fahri LL.D. ünvanına layık görüldü.
1959 19 Kasım’da öldü.

Kaynakça

Hulse, S. H., Egeth, H. ve Deese, J. (1987). The psychology of learning (5. baskı). Boston: Mc-Graw Hill.
Kassin, S. (2001). Psychology (3. baskı). New Jersey: Prentice-Hall, Inc.
Getting to know you, says the rat to the situation: An introduction to “purposive behaviorism. http://www.sonoma.edu/users/d/daniels/tolman_lecture.htm [20 Ekim 2003, İnternet]
Schultz, D. P. (1960). A history of modern psychology. New York: Academic Press, Inc.
Tolman, E. C. (1948). Cognitive maps in rats and men. Psychological Review, 55, 189-208.
Tolman, E. C. (1922). A new formula for behaviorism. Psychological Review, 29, 44-53.
VanderZwaag, L. Edward Chace Tolman. http://fates.cns.muskingum.edu/~psych/psycİnternet/history/tolman.htm. [20 Ekim 2003, İnternet]
Viney, W., King, D. B. (1998). A history of psychology: Ideas and context (2. baskı). Massachusetts: Allyn and Bacon.

———————-
Bu yazı PiVOLKA’nın basılı sürümü ile aynıdır. Kaynak göstermek için:
Yeniçeri, Z. (2003). Edward Chace Tolman ve bilişsel davranışçılık. PiVOLKA, 2 (10), 14-16.
———————-